-
İçindekiler
Şarbon;
Şarbon, özellikle sığır, koyun, keçi, deve gibi ot yiyen hayvanlardan insanlara bulaşan bir hastalıktır. Antraks olarak da bilinen şarbon hastalığı ülkemizde çoban çıbanı ve karakabarcık gibi isimlerle anılmaktadır.Etkeni Bacillus anthracis isimli sporlu bir bakteri olan şarbon, insanlarda ve hayvanlarda bilinen en eski hastalıklardan biri olmasına karşın, dünyada geri kalmış ve gelişmekte olan bazı ülkelerde hala görülen ve zaman zaman hayvanlarda salgın yapan bir hastalıktır.(1)
Şarbon Nasıl Bulaşır?
Şarbon insanlara üç şekilde bulaşmakta ve bulaşma şekline göre de isimlendirilmektedir.
- Deri şarbonu, hasta hayvanlara, bunların dokularına, bu hayvanların kirletmiş olduğu eşya veya malzemelere temas edilmesiyle,
- Bağırsak şarbonu, şarbon mikrobuyla bulaşmış gıdaların, özelliklede şarbonlu hayvanların etlerinin yenmesiyle,
- Akciğer şarbonu, şarbon sporuyla bulaşık tozların veya hayvan tüylerinde ve kıllarında bulunabilen sporların solunmasıyla bulaşmaktadır.(2)
Mikroorganizma insanlara deriden girerse kara çıban denilen karakteristik bölgesel bir çıbanla ödem; kan dolaşımına karışması ile de sepsis (kan zehirlenmesi) ve iç organ lezyonları meydana gelir. Mikroplu etlerin yenmesi ağır bağırsak hastalıkları yapar. Hayvanlarda ise vücut ısısı yükselir, dalak şişer, kan, katran gibi koyu renk alır ve pıhtılaşmaz.
Şarbon insanlarla zayıf olarak ilişkiye geçer ve yaralardan (deri şarbonu) kan akımına karışmadıkça veya bulaşmış etlerle yenilmedikçe (barsak şarbonu) nadiren hastalığa neden olur. Bacillus anthracis zor çevre koşulları altında, “spor” denilen dirençli yapıya dönüşebilir. Bu sporlar doğrudan güneş ışığına maruz kalmadıkça bir yüz yıldan fazla yaşayabilir. Belirgin sayıda sporların (yaklaşık 10 bin) solunmasıyla insanlarda “yün işleyicilerinin hastalığı” ortaya çıkar. İnsanlarda solunum yoluyla alınan şarbon mikrobu, maruz kalma esnasında ya da ilk günü içinde yüksek dozda penisilin tipi antibiyotikle tedavi edilmeye başlanmazsa, %80’in üzerinde ölüme neden olur. Oysa su çiçeğinde ölüm oranı “yalnızca” %30’dur. B.Anthracis’in özellikleri göz önüne alındığında şarbon bakterisinin neden biyolojik savaş ajanı olarak tercih edildiği açıktır.
- Ulaşılması kolaydır; şarbon bakterisinin tüm türleri (hepsi aynı hastalık gücünde olmasa da) dünyanın her yerinden kolayca elde edilebilir ve sıvı kültürlerden büyük sayılarda sporlar üretilebilir.
- Güçlüdür; elde edilip korunduğunda, sert sporların uzun bir ömrü vardır ve sprey olarak kullanılmaya uygundur.
- Kendi kendini sınırlayıcıdır; havada uçan ve savrulmuş sporlar yere düşene kadar enfeksiyon oluşturma gücündedirler, çoğu güneş ışığı ile etkisiz hale gelir.
- Etkilidir; solunmasından sonra sporlar yüksek oranda hastalık ve ölüm oranı meydana getirirler.
İyi geliştirilen bir aşı varsa hastalığın biyolojik silahı kullanan kişiye bulaşması engellenebilir. Uygun antibiyotiklerle erken dönemde hastalık tedavi edilebilir. Sayılan bu nedenlerle şarbon eksiksiz bir biyolojik silahtır. Ancak, solunacak sporların sayısının epey fazla olmasının gerekmesi, bazı mikropların tek bir parçacıkla hastalık yaptıkları (virüsler ve riketsialar) düşünüldüğünde bir dezavantajdır. Ancak, yine de şarbon geleneksel sıralamada herkesin kısa biyolojik silahlar listesinin en başında yer alır. (3)
Zehir, makrofaj adı verilen bağışıklık hücrelerinin içine girdiğinde, anahtar enzimleri yok ederek hücreyi öldürüyor. Bu ölümcül etkinin nasıl gerçekleştiğiyse tam olarak bilinemiyor. Ölüm, iç kanama ve şokla gerçekleşiyor. Olasılıklardan , ölen makrofaj hücrelerinin salgıladığı, acil durum uyarısı veren kimyasal salgıların, kanın pıhtılaşmasını kontrol eden sistemlere zarar veriyor olması. Bakteri çoğaldıkça kana karışır ve kanda çoğalmayı sürdürür; kurbanın zehir şokuna girerek ölmesine neden olan zehiri üretir. Hayvan ölünce, çoğu şarbona karşı dirençli olan leş yiyici hayvanların saldırısına uğrar. Ölü hayvanın kanındaki şarbon bakterileri toprağa karışır ve sporlar oluşturur. Sporlar bir başka kurbana rastlayıncaya kadar onlarca yıl yaşayabilir.
Korunma
Şarbon hayvanlardan insanlara geçen bulaşıcı bir hastalıktır. Korunma için öncelikle hayvan hastalığı ortadan kaldırılmalıdır. Hasta hayvanlar öldürülür ve cesetleri yakılır veya kireçli çukurlara gömülür. Çukurlar derin olmalıdır. Yüzeyde olursa şarbon sporları solucan ve böceklerle toprak yüzeyine taşınabilirler. Hayvan sürülerini şarbon sporları bulaşık olan otlaklardan uzaklaştırmalıdır. Buradaki otlar yakılmalıdır. Bulaşık ahır artıkları ve gübreler de yakılmalıdır. Şarbon sporları insanlara meslek ilgisi dışında yün ve deriden bulaşır. Kuşkulu maddeler yakılıp yok edilir. Hasta insanlarda kullanılan pansuman maddeleri yakılmalı ve madeni aletler strerilize edilmelidir.
Şarbon antibiyotiklerle de tedavi edilir. Ancak, amacına ulaşması için tedavinin erken başlaması önemlidir. Tedavi edilmezse ölümcül olabilir. (4)
Sinir gazları (sinir ajanları) G ve V olmak üzere 2′yeayrılır. G grubunda (GA) tabun,(GB) sarin,(GD) soman gazları, V grubunda ise Vx gazı bulunur. Kişinin sinir sistemini doğrudan etkiler ve hayati fonksiyonları felce uğratırlar.
-
VX (Sinir Gazı)
Kokusuz, sinirleri etkileyen bir zehir türü. Sıvı veya gaz durumunda bulunmakta olan vx, olabildiğince ölümcül bir zehir.Buharıyla vücudun merkezi sinir sistemini kilitliyor. Aşırı dozda, 10 dakika içerisinde akciğerler ve kalp işlevlerini yitirerek durur. Atropine adı verilen ilaç, zaman kaybetmeden kola, bacağa veya direkt kalbe enjekte edilmelidir.(5)
VX, sarin gazından 100 kat daha fazla zehir içeriyor ve coğrafi etkisi ancak aylar sonra geçiyor.Oksijene bağlanıp solunum yoluyla canlılara ulaşır ve koca bir şehirde aylar sonra bile bir böceğin bile yaşamasına imkan bırakmaz.
1952 yılında İngiltere de Kimyasal Silahlar Araştırma Merkezinde geliştirilmiştir.Sonrasında Amerika ile termonükleer silahlar hakkında bilgi için bu ölümcül vx teknolojisinin ticaretini yapmıştır.
Yüksek viskozite ve düşük volatilite (uçuculuk) özelliklerine sahip bir yapıdadır.Gaz ya da sıvı halde bulunabilirler. Gaz halinde ise havada buharlaşarak solunum yolu ile, sıvı halde ise temasla veya elbiselerden geçerek deride bir tahribat yapmadan vücuda girer. Asetil kolin esteraz enzimini inhibe ederek kişinin sinir sistemini doğrudan etkiler ve hayati fonksiyonları felce uğratarak kısa sürede ölüme yol açarlar. (6)
Kimyasal formülü CH3CH2O-P(O)(CH3)-SCH2CH2N(C3H7)2
Kapalı formülü C11H26NO2PS
VX, dakikalar içinde ölüme neden oluyor. Vücuda solunumla girerek gözleri ve deriyi etkiliyor. Burun akması, göz yaşarması, mide bulantısı ve gülme krizi belirtileri. İlk olarak kas erimesine neden olan VX, daha sonra tüm kas sistemini çökerterek ölüme neden oluyor.
Bu gazlarla zehirlenmede ilk yapılacak şey içerisinde 2 mg. atropin sülfat+obidoximchloride bileşimi bulunan oto-enjektörler kullanılarak gerekirse elbise üzerinden vücuda enjekte edilmesidir. Zehirlenme belirtileri 15-30 dakika sonra kaybolmazsa ikinci ve üçüncü kere enjeksiyonlar tekrar edilebilir. Bu arada kişi 1 adet diazepam almalıdır.
Ağız kuruluğu ve dakikada 70-80 nabız, yeterli derecede atropin verildiğini gösterir.
Atropin uygulamaları sırasında, özellikle i.v.kullanımda, atropin zehirlenmelerine karşı dikkatli olunmalıdır. Zehirlenme belirtileri santral ve periferik sinirlere kombine etki ile oluşur. Santral etki öfori, halüsinasyonlar, anksiyete, huzursuzluk, eksitasyon ve deliriumdur. Ağır vakalarda ise koma ve solunum depresyonuna neden olabilir. Periferik etkiler ise; hızlı nabız, kuru ağız ve boğaz, kuru sıcak cilttir. Üriner retansiyon için gerekirse sonda takılmalıdır. Atropinin antidotu fizostigmindir ve 3×1/2 tablet verilir. Solunum oksijen ile desteklenmeli ve kullanılmaya hazır bir ambu cihazı bulundurulmalıdır.
-
Sarin
Sarin (NATO’nun adlandırmasına göre rumuzu: GB) bir sinir gazıdır. 1938`de Alman Kimyageri Gerhad Schrader tarafından bulunmuştur. Sarin gazı aşırı zehirli bir sinir ajanıdır, vücuttaki sinir sistemlerinin dengesini bozarak felç meydana getirir. Çok küçük bir damlası bile insanı öldürebilir. 1991’de Birleşmiş Milletler tarafından kitle imha silahları kategorisine alınmıştır. Sarin gazının üretimi ve depolanarak saklanması 1993’te CWC (Kimyasal Silahlar Konvensiyonu) tarafından yasaklanmıştır.
Burun akması, göğsün sıkışması, görüşün zayıflaması, nefes almada güçlük, aşırı terleme, adalelerin kasılması, kusma, gözbebeklerin küçülmesi ve görüşte bulanıklık, sendeleme, şaşkınlık, uyuşukluk, hafıza kaybı, çırpınma, koma, nefesin kesilmesi ve ölümün meydana gelmesidir. 1995’teki Tokyo metrosuna düzenlenen sarin gazlı terör saldırısında gazın etkisinde kalan bazı kişilerde burun ve ağız kanaması semptomları da görülmüştür. Öldürücü dozda alındığında genellikle ölüm 1-10 dakika içinde gerçekleşir.
Moleküler formülü C4H10FO2P şeklindedir ve bilimsel ismi de 2-(fluoro-methyl-phosphoryl)oxypropane
Sinir ajanlarını kümülatif özellikleri vardır.Farklı sürelerde azar miktarda ajanla karşılaşan kimselerdekolinesteraz enzimi inhinisyonu gittikçe artarak semptomlarınartması ve hızlanması söz konusudur. Vücuttaki enzimin %50 sinin inhinisyonu ile klinik belirtiler belirgin bir hal alır. Az miktarda ajanla karşılaşanlarda inhibe enzimin spontan reaktivasyonuna bağlı olarak iyileşme görülür. İyileşme birkaç gün içinde görülürken vücut enzim miktarının normal düzeye ulaşması için haftalar gereklidir. Bu olay vücudun düşük düzeydeki enzime adaptasyonu şeklinde yorumlanır. (7)
-
Botulinum zehiri
İnsanlar doğadaki zehirleri tarihler boyu hem öldürücü silah hem de tedavisel amaçla ilaç olarak kullanmışlardır. Hayvansal zehirler arasında yılan, örümcek,yengeç ve kurbağa venomları, bitkisel kaynaklı zehirler arasında ise kürar sayılabilir.
Bakteriyel zehirlerin en bilinen örneği ise botulinum toksini (BT) dir. Ölümcül besin zehirlenmelerinin sorumlusu olan bu güçlü zehir, çizgili kaslarda nöromüsküler iletimi engelleyerek paralizilere (felç) yol açmaktadır. Ancak insan aklı dünyanın bu en güçlü zehirini değişik yollarla yine insan sağlığı ve hatta güzelliğinin hizmetine sunmayı başarmıştır.
C. botulinum ilk defa 1896’da Emile Van Ermengem tarafından toprakda keşfedilmiştir. C. botulinum çubuk şekilli, anaerob (oksijensiz) solunum yapan, gram pozitif bakteri türüdür. Uygun olmayan şartlarda endosperm üreterek uzun süre neslini devam ettirebilir.
Bu bakteri tarafından üretilen botulin toksini biosilah sınıfındandır ve şu ana kadar tesbit edilen insanlar üzerindeki en tesirli zehirdir. 70 nanogramı (1nanogram= 10-9 gram) bir insanı öldürmeye yeterlidir. Bu da demek oluyorki 500 gram botulin dünyadaki tüm insanları öldürmeye yeter.
BT’nin tedavisel amaçla kullanımı 1970’li yıllarda Dr. Alan Scott’un şaşılık tedavisindeki deneysel amaçlı uygulamaları ile gündeme gelmiş ve 1980’de ilk kez insanlarda kullanılmaya başlanmıştır.
Blefarospazm tedavisinde BT uygulanan hastalarda alınlarındaki kırışıklıkların kaybolması, ilk kez 1988’de BT’nin kozmetik amaçla kullanımını gündeme getirdi.
Kırışıklıkların oluşmasında heredite, yaş ve çevresel faktörler kadar kasların aşırı çalışması da önemli rol oynamaktadır. Çizgilerin ortadan kaldırılması için uygulanan çeşitli dolgu maddelerinin alerji ve nadir olarak ciddi doku reaksiyonlarına yol açtığı bilinmektedir.BT ise kas hareketini durdurarak çizgileri ortadan kaldıran; önemli uygulama ve sistemik komplikasyonları olmayan bir uygulamadır. BT’nin kırışıklık tedavisinde en başarılı olduğu alan yüzün 1/3 üst kısmıdır.Bu tedavi şu anda günümüzde Botox tedavisi adıyla yaygın olarak uygulanmaktadır.(8)
Botulinum Toksini nedir? Ne işe yarar? Hepsini bu belgeselde bulabilirsiniz.
Kaynakça:
1 – http://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Earbon
2 – http://thsk.gov.tr/tr/index.php/gida-ile-bulasan-zoonotik-hastaliklar-kontrolu/195-sarbon
3 – http://americanscientist.org/
4 – http://d1056677.site.myhosting.com/index.php/infeksiyon-hastaliklari/sarbon
5 – http://dosyalar.hurriyet.com.tr/abd_operasyon/kimyasal.asp
6 – http://www.chm.bris.ac.uk/webprojects2006/Macgee/Web%20Project/nerve_gas.htm#24
7 – http://www.isguvenligi.net/yararli-bilgiler/sinir-gazlari-ve-etkileri/
8- http://www.sonefe.org/2008/03/08/en-guclu-zehir-botulinum-toksini-ve-kozmetikte-kullanimi/